17 Aralık 2010 Cuma

Profesyonel Sporda Sağlık Hizmeti Yapılanması; böyle bir şey gerçekten var mı?

11.12.2010 tarihinde katıldığım NTVSpor televizyonundaki 'Yenilsen de Yensen de' programının konusu spor sakatlıkları idi. O gün 1,5 saate yakın bu konu konuşuldu ve genç taraftarların olaya ilgisi beni oldukça şaşırttı. Spor sakatlıklarının ve nedenlerinin bu kadar ilgi görebileceği hiç aklıma gelmemişti doğrusu.

Programda konuşulanlar ve katılımcıların tepkileri aslında ilgi açısından olayın ne kadar içinde bilgi açısındansa ne kadar dışında olduklarını göstermesi açısından ilginç bir deneyimdi.
Program katılımcılarından Stefano Marrone'nin sağlık yapılanmasında kulüpler içerisinde devamlılık olmadığı ve bunun sağlanmasının önemine işaret etmesi ve Dr. İsmail Başöz'ün kişisel fizyoterapist ve benzeri sporcuya özel danışmanların takım içerisinde sorun yaratabileceği ifadesi konuya kafa yoran biri olarak beni 'doğrusu nasıl olmalı ?' diye düşünmeye itti.

Öncelikle Stefano Marrone'ye bu konuda katılıyorum. Yani profesyonel spor kulüplerinin kendi spor ve egzersiz tıbbı organizasyonları olmalı. Bu yapı kurumsal bir organizasyona sahip ve sık değişikliklere uğramayan değişen her teknik direktör ya da kulüp yönetimiyle değişmeyen bir sistem olmalı. Bu yapının belirli bir bütçesi olmalı ve harcamaları kulüp tarafından karşılanmalı. Sevk ve idaresinden sorumlu olanlar yapılanların hesabını yönetimlere vermeli ve hataların da bedeli olmalı. Türkiye'de durum böyle değil; kulüpler sağlık organizasyon ve harcamalarını üzerlerine almayıp sponsorlara (genellikle özel sağlık kurumları) ve taraftarlık bağı ile bağlı oldukları yakın ilişkileri olan hekimlerin üzerine yıkmakta çok mahirler. İşlerin iyi gittiği durumda bu sistem işliyor görünüyor belki ancak bir sağlık sorunu ya da tıbbi hata ortaya çıktığında kimse sorumluluğu üzerine almıyor ve bedel ödemeye yanaşmıyor.


Ben eskiden bu yana profesyonel sporcuların (özellikle iyi para kazananların) sağlıktan, beslenmeye, psikolojik destekten basın ve halkla ilişkilere kadar profesyonel ve özel yaşamlarını ilgilendiren her konuda bedelini ödeyip hizmet ve danışmanlık satın alması gerektiğine inanıyorum. Kısa vadede belki yıllık kazançlarının 10-20%'i kadar  bedeller ödemeleri gerekse de profesyonel sporda kalış süresini kesinlikle uzatacağı için uzun vadede sporcuların yararına olacak bir durum bu. Ama ülkemizde böyle düşünen ya da arayışta olan bir sporcu olduğunu sanmıyorum. Harry Kewell'ın kişisel fizyoterapisti olması ve onunla çalışması oldukça ilgi uyandırmıştı hatırlarsanız. Aslında Kewell doğrusunu yapıyor ve bedelini ödeyerek kendi spor yaşamını uzatıyor. Buna kim ne diyebilir diye düşünürdüm ama Dr. İsmail Demiröz'ün söylediğine göre bu diğer sporcular için problem olabiliyor. Bunun çözümü bu tür hizmetlerin antrenman ve maçların dışında kalan kendilerine özel zamanlarda alınması, o zaman kimsenin söyleyecek sözü kalmaz.

Hep söylüyorum profesyonellik algımızda sorun var. Hem spor kulüplerimiz, hem sporcularımız hem de (çuvaldızı kendimize de batıralım) sağlık profesyonellerimizin profesyonelliği sadece para kazanmak olarak algılamaması, profesyonelliğin bazen kariyer için para harcamayı da gerektirdiğini hatırlamasını diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder