16 Şubat 2011 Çarşamba

Diana Taurasi ve Doping : Yine Yüzümüze Gözümüze Bulaştırdık



Doğrusu ne diyeceğimi bilemiyorum. Sadece 2 ay önce idrar numunesi yasaklı madde içerdiği için tedbirli olarak ceza kuruluna sevk edilen ve kulübü ile sözleşmesi fesih edilen Diana Taurasi,  Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bulunan Türkiye Doping Kontrol Merkezi'nin 'yasaklı madde modafinil içermektedir' şeklindeki raporunu geri çekmesi sonucu temize çıktı. Okuyunca size de garip geliyor eminim, ne denir ki ???
Olayın detaylarına bakınca; sporcunun ve yasal temsilcisinin test örneklerini ve raporlarını aldıkları (ki böyle bir hakları var) ve bunu başka bir WADA (Dünya Anti-doping Ajansı) sertifikalı laboratuvarında yeniden test ettirdikleri anlaşılıyor. Sonuç farklı çıkınca bu sonuçlarla WADA'ya başvurup haklarını aradıkları da açık. Sonuçta WADA'ın dönüp bizim Ulusal Doping Merkezimize senin test ölçüm ve değerlendirmende yanlış var dediği ve bizim merkezin de bunu kabul edip verdiği 'yasaklı madde kullanımı vardır' şeklindeki raporunu geri çektiği görülüyor.
Kendi kendime soruyorum; ne desem diye. Pek çoğunuzun bilmediği ya da hatırlamadığı başka vukuatları da oldu bu merkezin. Bir tanesinin içinde ben de bulunmuştum, anlatayım...
Bundan 5 yıl kadar önceydi Fenerbahçe Spor Kulübü'nde yüzen bir sporcunun idrar numunesinde yasaklı madde Nandrolone tespit edilmiş ve olay yine A numunesi açıldıktan hemen sonra basına yansımıştı (Diana Taurasi olayında da aynı yanlışla karşılaştık). Sonuçta o dönem Fenerbahçe Yüzme Şubesi sorumlusu benden bu konuda yardım istemişti. Yüzücü test öncesi doldurduğu açıklama formunda 'adet geciktirici' kullandığını (isim vermeden) beyan etmiş görünüyordu. Yüzücü ayrıca ısrarla ilacı kullanmadan önce Türkiye Doping Kontrol Merkezi sitesindeki yasaklı madde listesini kontrol ettiğini ve bu maddeye rastlamadığını, bunun üzerine bu ilacı aldığını söylüyordu. Sitedeki listeyi ben de kontrol ettim, gerçekten de ilacın kendisi ya da etken maddesini içermiyordu. Sonra bir de WADA Prohibited List orjinalinden kontrol edeyim deyince...
Orada dehşete düştüm.İlacın etken maddesi listede vardı!!! Nasıl böyle bir şey olur diye araştırmaya başladım ve sonuçta Türkiye Doping Kontrol Merkezi internet sitesinde bulunan listenin önceki yıllara ait (yani eski ve yürürlükten kalkmış) liste olduğunu saptadık. Fenerbahçe Spor Kulübü ve sporcunun yasal temsilcisi sonuçlara itiraz etti ve yüzücü temize çıktı.

Görünen bu merkezin aralıklı da olsa ciddi hata yapma potansiyeli olduğu ve daha önemlisi bu hatalar sonucunda ciddi kayıplara yol açtığı. Çalışma ortamını ve çalışanları 5-6 yıl önce görmüştüm. İşlerini doğru yapmaya çalışan, iyi niyetli profesyonellerdi. Hiç bir art niyet içinde olduklarını da düşünmüyorum (A numunesi sonuçlarının basına sızdırılması dışında !!!) ama merkezde süreçlerin işleyiş ve sonuçlandırılmasında (yani yönetsel) bazı sorunlar olduğu bu iki olayda açık seçik ortaya çıkıyor.

Bir de bu olayın uluslararası kamuoyunda yansımaları ve özelde Türk Sporu, genelde ise Türkiye imajına nasıl bir katkısı olacağını düşünün. Bu konuya hiç girmek istemiyorum ancak arzu eden http://www.slamonline.com/online/other-ballers/womens/2011/02/diana-taurasi-handled-doping-allegation-with-class-integrity/  adresinden bir örneğini görebilir.

Sonuçta yine bir şekilde kendi bacağımıza kurşun sıkmayı başardık, bakalım bu olayın Türk Sporu ve Türkiye Doping Kontrol Merkezi üzerinde ne gibi etkileri olacak, yaşayıp göreceğiz...


8 Şubat 2011 Salı

Tedavide Yeni Bir Renk : Kinesiotape

Kinesiotape (KT) 1970'li yıllarda Kenzo Kase tarafından Japonya da uygulanmaya başlamış bir bantlama tekniği ve son yıllarda spor müsabakalarında sıklıkla gözünüze çarpıyordur. Bugün popülerliği giderek artan ve eminim 'bu renkli bantları niye yapıştırmaya başladılar?' diye kendi kendinize sorduğunuz Kinesiotape uygulaması ile ilgili bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşması için fizyoterapist Çetin Sayaca'ya blogda yer vermek istedim. Buyurun... 

KT enine esneme özelliği olmaksızın boyunun %140' ına kadar esneyebilen özel bir şekilde dokunmuş pamuklu kumaştan üretilen bir çeşit bant. Lateks içermediğinden alerjik değil ve kumaşın özelliği nedeniyle cildin nefes almasına izin veriyor. Ama tecrübelerim doğrultusunda beyaz tenli ve teni hassas kişilerde az sayıda da olsa kaşıntı meydana gelebildiğini söyleyebilirim. Suya dayanıklıdır, yüzerken veya banyo yaparken de rahatlıkla kullanılabilir. 2-5 gün arasında etkili olabilmektedir. Yapıştırılan bant çıktığında veya çıkarıldığında tekrar uygulanamamaktadır, yeniden değerlendirilip uygulama yapılması gerekmektedir. 

4 farklı rengi bulunan KT' in renkleri arasında bir farklılık yoktur. Tavsiyem tedavinizde size sıcak gelen ve uygulandığında daha fazla fayda sağlayacağını düşündüğünüz rengi kullanmanızdır. Örneğin; sporcular siyah tercih etmektedirler çünkü siyah gücü temsil eder ve rakiplere gözdağı verir.

KT uygun anatomi ve uygulama tekniği dışında, sıradan bantlar gibi yapıştırıldığında herhangi bir etkisinin olmadığını gösteren bir çok çalışma vardır. Bu yüzden KT uygulanırken ''neden-nereye-nasıl'' sorularına yanıt aranmalıdır. Kısaca her uygulama öncesi yapılan değerlendirme sonucu uygulama yapılması bu bandın mucizesini ortaya çıkarmaktadır. Mucize dedim ama, aslında bu bant kendi başına değil, rehabilitasyon sürecinin bir parçası olarak mucizesini göstermektedir. Tedavide olduğu gibi müsabaka öncesi ve sırasında da koruyucu olarak sporcularda uygulanabilmektedir.



Kinesiotape'in kullanım amaçları;
  • uygulama bölgesine farkındalığı artırdığından, eklem-kas-tendon ve bağları desteklediğinden: koruyucu,
  • cilt altındaki yumuşak dokuda meydana getirdiği kavitasyon ile dolaşımı hızlandırıcı,
  • ağrıya sebep olan maddelerin uzaklaşmasını sağlayarak ağrıyı azaltıcı,
  • ödemi azaltıcı,
  • kas spazmını çözücü,
  • kas iskelet sistemini destekleyici olarak kullanılmaktadır.

Yukarıda sayılan amaçlara uygun olarak uygulandığı durumları ise şöyle sıralayabiliriz;
  • kas-tendon yaralanmaları,,
  • eklem ve bağ yaralanmaları,
  • bel-boyun ağrıları,
  • kas spazmı,
  • fibromiyalji,
  • lenfödem,
  • travma sonucu meydana gelen şişlik ve morarma,
  • sinir sıkışmaları,
  • eklem rahatsızlıkları,
  • hamilelikte görülen bacak krampları ve şişlikler.
Yukarıdaki listeyi uzatmak tabi ki mümkün. Daha öncede bahsettiğim gibi ''neden-nereye-nasıl'' sorularına cevap verildikten sonra kullanımda hiçbir yan etkisi yok.

Acaba kas kuvvetini artırıyor mu? 
Bu sorunun cevabında olumlu yönde destekleyen yeterli çalışma olmamakla beraber, kasın kasılabilme süresini olumlu yönde etkilediğini gösteren çalışmalar mevcut. Bu yüzden egzersiz ile birlikte kullanımı daha verimli olacaktır. Özellikle kas ve bağ yaralanmaları sonrasında ki toparlanma sürecinde rehabilitasyon programına dahil edilebilir.

Kısaca kinesiotape yaralanmadan korunmak, rehabilitasyon sürecine katkıda bulunmak için kullanılabilen bir bantlama yöntemidir. Ancak etkisini gösterebilmesi için anatomi ile uygulama tekniğin örtüşmesi gerekmektedir. Bu da ülkemizde yapılan eğitim kurslarına katılmış, uygulama bilgi ve becerisine sahip uzmanlar tarafından uygulanması ile mümkündür.
Tedaviniz renkli olsun...

4 Şubat 2011 Cuma

Spor yapın:peki ama nasıl ve ne kadar?

İşim gereği spor ve egzersiz ile ilgiliyim. Gün geçtikçe daha fazla insanın spor yapmaya çabaladığını ve egzersizin yararlı etkilerinden haberdar olduğunu görmek de hoşuma gidiyor doğrusu. Ancak insanların neyi ne kadar yaptıklarında yeterli olacağını bilmemeleri gereğinden fazla para harcamalarına ve egzersiz kaynaklı sakatlıklar yaşamalarına neden oluyor.

Spor yapmak yani düzenli olarak bir egzersize katılım tartışılmayacak pek çok faydası olan bir durum;

  • Kanser, kalp krizi ve felç gibi bir çok hastalığın görülme riski düzenli egzersizle azalıyor,
  • Egzersiz ruh sağlığı üzerinde belirgin iyiliğe neden oluyor (stres ve anksiyeteyi azaltıcı etkisi var),
  • Kilo kontrolüne faydası var,
  • Daha kaliteli uyku sağlıyor,
  • Enerji düzeyinizi arttırıyor ve cinsellik başta olmak üzere pek çok hayat aktivitesinde iyileşme sağlıyor,
  • Yaşamınıza eğlenceli bir renk katıyor.




Egzersiz yapalım, tamam  ama ne kadar ve nasıl ?
Aslında bunun cevabını uzmanlar uzun zaman önce verdiler. 2007'de American Heart Association (AHA) ve American College of Sports Medicine (ACSM) 65 yaş altı sağlıklı yetişkinlerde  egzersizin yukarıda saydığım yararlı etkilerinden faydalanmak için egzersiz önerilerini şöyle sıraladılar;

  1. Haftanın en az 5 günü 30 dakika ve üzeri orta yoğunlukta aerobik egzersiz,
                                                ya da
     2. Haftanın en az 3 günü 20 dakika ve üzeri yoğun aerobik egzersiz,

                                                 ve
     3. Haftada 2 kez 8-10 farklı kas grubuna yönelik 8-12 tekrarlı 1 set olarak ağırlık çalışması.

Aslında bu kadar basit. Basit ama 'orta yoğunlukta ya da yoğun aerobik egzersiz nedir ve nasıl yapılır?' sorusunun cevabını bilmek kaydıyla. Orta yoğunlukta egzersize kalp hızını belirgin arttıran ve hafif terlemeye neden olan ancak solunumu fazla hızlandırmayan (egzersiz sırasında sohbet etmenize izin veren) tempolu/canlı yürüyüş ya da düşük tempoda kondisyon bisikleti kullanımı örnek verilebilir. Yoğun egzersize ise kalp ve solunum hızında belirgin artışa neden olan jogging (hafif tempo koşu) ya da yüzme örnek verilebilir.
Ben çok yoğunum egzersize ayıracak 30 dakikam yok diyorsanız onun da kolayı var; 10 dakikadan kısa olmamak kaydıyla yapılan orta yoğunluktaki egzersizleri gün içinde 3-4 kez yaparak 30 dakikalık tek bir seansın gösterdiği faydayı sağlamak da mümkün. Öte yandan egzersiz ile sağlık arasında bir doz-yanıt ilişkisi olduğu yani egzersizin ne kadar çok yapılırsa o kadar faydası olacağı da unutulmamalı. Eğer hiç bir sağlık sorunu olmayan bir yetişkinseniz orta yoğunlukta egzersiz programına başlamadan önce bir sağlık kontrolünden geçmenize de gerek yok. Ancak yoğun egzersiz yapmayı düşünüyorsanız durum farklı; erkekler için 40 yaş kadınlar için 50 yaşından sonra spor ve egzersiz tıbbı konusunda uzman bir doktorun kontrolünden geçmek ve onun önerilerini uygulamakta fayda var.





Bundan sonrası sebat etmek ve devamlılık göstermek... de bu o kadar kolay olmuyor. Çalışmalar gösteriyor ki spora başlayanların önemli bir kısmı spora devam etmiyor ya da gelgitlerle seyreden bir durum ortaya çıkıyor. Bunun belli başlı nedenleri sıkılmak ve sporun yararlı etkilerini gözleyememeye bağlı motivasyon kaybı.
Bu zorlukları aşmanın da bazı yolları var;

  • Ulaşılabilir ve gerçekçi hedefler koymak; amacın egzersizin yararlı etkilerinden faydalanmak olduğunu hep akılda tutarak basit ve kolay gerçekleştirilebilecek hedefler koyarak işe başlamakta fayda var,
  • Sevdiğiniz ve eğlenceli bulduğunuz spor ya da aktiviteleri seçip bunları dönüşümlü yaparak sıkılmanın önüne geçin ve motivasyonu yüksek tutun,
  • Egzersize başlarkenki hedeflerinizi bir kenara yazıp aralıklı bunları gözden geçirmek motivasyonunuzu yüksek tutmanıza yardım edebilir,
  • Grup aktiviteleri organize etmeye çalışın; çocuklarınızla futbol oynamak, eşinizle yürüyüş devamlılığınızı arttırabilir,
  • Kendinizi ödüllendirin; egzersiz sonrası bir keyif çayı ya da belki küçük bir kek ya da yeni bir spor ayakkabının sandığınızdan fazla faydası olabilir, 
  •  Egzersizi günlük rutininizin bir parçası haline getirmeye çalışın ama bazen 1-2 günlük ara verebilecek kadar da esnek olun; bazen 2 adım ileri gitmek için 1 adım geri çekilmek gerekebilir!
Sporun sağlık üzerindeki olumlu etkilerini hatırlamanız ve spordan uzak kalmamanız dileğiyle, unutmayın:
'Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur'.